Tarih ısmarlama bir şekilde yazılmaz.
Tarih, senin internet sayfanda yayınladıkların
değildir.
Tarihte belgeler konuşur. Tarih kayıt altındadır.
Yani, kısaca Tarih senin "Asr-ı Fener"
de süsleyerek anlattığın gibi değildir gülüm.
Tarihi gerçekler bambaşkadır.
Ve Tarih en büyük şikecileri de yazar.
Hem de belgeleri ile.
Üstelik bu belgelerde şikenin sahaya inmiş olduğu
da ispatlanmıştır.:))..
Şimdi sırayla gidelim ve bu ülkeye şikeyi
Galatasaray mı getirmiş, yoksa bu işin de mucidi bugün olduğu gibi eskiden de
Fenerbahçeymiş mi bir görelim.:))..
1.BASKETBOLDA YAŞANANLAR...
İlk resmi Türkiye şampiyonası 1945-1946 sezonunda
başladı basketbolda. İlk Türkiye şampiyonu ise Beykoz’du. Sonraki dört yılda
üst üste Galatasaray kazandı Türkiye şampiyonluğunu.
1950-51 sezonuna gelindiğinde Galatasaray’dan
Türkiye şampiyonluğu bayrağını Harp Okulu aldı. Ertesi yılın şampiyonu da yine
Harp Okulu’ydu. Sonraki sezonda Türkiye şampiyonu yeniden Galatasaray’dı.
Ertesi sezon ise Modaspor.
Bir sonraki sezon… Bir sonraki sezon Türkiye spor
tarihindeki en çirkin olaylardan birisi gerçekleşti. Hep birlikte hatırlayalım.
1954-1955 sezonunda Türkiye şampiyonası, 19-25
Nisan tarihlerinde altı takımın katılımıyla gerçekleştirildi İstanbul Spor ve
Sergi Sarayı’nda: Modaspor, Galatasaray, Fenerbahçe, Harp Okulu, Ankaragücü ve
Altınordu.
İlk günkü maçlarda Galatasaray, Fenerbahçe ve
Modaspor rakiplerini kolayca yendiler. Ertesi günkü en önemli maçta Modaspor
Galatasaray’ı yenmeyi başardı; 67-62’lik skorla. Dördüncü günkü önemli maçta
Modaspor’u 55-47 yenerek şampiyon olmak için büyük bir avantaj sağlayan takım
Fenerbahçe’ydi.
Galatasaray’la Fenerbahçe arasındaki şampiyonluk
maçı 25 Nisan 1955, Pazartesi gecesi oynandı Spor ve Sergi’de. Fenerbahçe’nin
şampiyon olması için Galatasaray’ı yenmesi yetiyordu. Hatta altı sayıyla
kaybetse bile yine de şampiyon olacaktı Fenerbahçe. Galatasaray’ın şampiyon
olması için ezeli rakibini en az 7 sayıyla yenmesi gerekiyordu.
Bu önemli maçın ilk yarısını 25-20 önde kapattı
Galatasaray. İkinci yarıda ise farkı 13 sayıya kadar yükseltti. Fenerbahçe’nin
en iyi oyuncuları Altan Dinçer ve Sacit Seldüz beşer faulle oyun dışı kalınca
Galatasaray’ın şampiyonluğu neredeyse kesinleşmişti.
Ya da öyle sanıyordu herkes. Tâ ki maçın bitimine
44 saniye kala Galatasaray 40-27, yani 13 sayı öndeyken tribünden bir
Fenerbahçe yöneticisinin inmesine dek. Türkiye spor tarihinin en çirkin
kararlarından birine imza atarak Fenerbahçe basketbol takımını sahadan çekti
tribünden inen o Fenerbahçe yöneticisi.
Tam anlamıyla şeytanî bir plandı bu. Şöyle.
Fenerbahçe sahadan çekilip hükmen yenildiği için puan alamayacaktı o maçtan.
Böylece Fenerbahçe sekiz puanda kalacak, Modaspor’la Galatasaray’ın puanları
ise (9 puan) eşit olacaktı. Böylece ikili averaj devreye gireceği için
şampiyon, Galatasaray’la oynadığı maçı kazanan Modaspor olacaktı. Galatasaray
ise ikincilikle yetinmek zorunda kalacaktı şampiyon olması gerekirken.
Buydu işte o şeytanî plan. Ancak bu plan
federasyondan döndü o gece. Çünkü kararlarını sahada yapılan şeytanlıkları
görmezden gelerek değil, spor ahlâkını gözeterek veren yürekli insanlar vardı o
dönem federasyonlarda. Maçtan hemen sonra acilen toplanan Basketbol Federasyonu
kupayı ikiye bölerek hem Galatasaray’ı, hem de Modaspor’u basketbolda Türkiye
Şampiyonu ilan etti.
Böylece 1954-1955 sezonu basketbolda ilk ve tek
olarak iki takımın da şampiyon olduğu sezon olarak geçti tarihe.
Sizler unutturmaya çalışsanız Tarih unutturmaz o
yarım ama şerefli kupayı. Çünkü tarih sadece şampiyonları değil, küçük oyunlar
yüzünden şereflerini korumayan takımları, kulüpleri de yazar. Hem de üzerinden
tam 60 küsur sene geçmiş olsa bile. Hem de unutmamak ve affetmemek üzere.
* Bildiğiniz gibi Galatasaray camiası bir Cemal
Nalga skandalı ile sarsıldı. Herkes biliyor ki Galatasaray camiasından tek bir
kişi bile bu (ADI ÜSTÜNDE) skandalı asla savunmadı ve hatta büyük çoğunluk her
türlü zararı kabul edip başkandan takımı ligden çekmesini dahi istedi.
Herkesten önce kulüp sorumluları bünyesinden uzaklaştırdı ve gereken cezaları
verdi.
Hiç kimse, "KIM YAPTIYSA, NE YAPTIYSA KULÜBÜ
IÇIN YAPMIŞTIR" demedi....
İşte, ne için yapıldığı belli olmayan ve
Galatasaray'a yaşattığı rezillikten başka en ufak bir getirisi olmayan bu
(BİZİM DE KABUL ETTİĞİMİZ) rezillik için ASRIN SKANDALI diyen malum kişilerin
geçmişte bu ülke halkına yaşattıklarını bir kez daha gözler önüne serelim ve
tekrar bir hatırlatmada bulunalım.
Okuyun ve TARİHİN TOZLU SAYFALARINDAN YERİNİ ALAN
İLK VE EN BÜYÜK ŞİKE VE SKANDAL'ı ile bizlerin SKANDAL dediği CEMAL NALGA
olayını bir karşılaştırın bakalım. CEMAL NALGA olayı bir SKANDAL ise ki öyle.. O
ZAMAN F.BAHÇE'NİN YAPTIĞININ ADINI NE KOYMAK GEREKİR.. KARAR DA YORUM DA
SİZLERİN..
2. FUTBOLDA YAŞANANLAR...
1951 yılında FENERBAHÇE İNÖNÜ STADINDA BEŞİKTAŞ İLE YAPACAĞI LİG
MAÇINA SIRF GALATASARAY ŞAMPİYON OLMASIN DİYE HERKESİN GÖZÜNÜN İÇİNE BAKA BAKA
SAHAYA İKİ LİSANSSIZ FUTBOLCU İLE ÇIKARAK, BİLEREK İSTEYEREK HÜKMEN MAĞLUP
OLMUŞ...
Bu Rezalet Fenerbahçe'nin önde gelenlerinden ve
taraftarlardan büyük tepki görmüş.. Üstüne üstlük.. Efsane futbolcu Lefter bu
maçta öyle bir penaltı kaçırmış ki evlere şenlik.. İşte o penaltı günün
gazetelerinde """Lefter'in akıllara hayret verici penaltısı uzun
müddet bizzat Fenerliler tarafından yuhalanmıştır""" şeklinde
yer almış.
YAŞANANLARI KISACA ÖZETLEMEK GEREKİRSE;
1951 yılı İstanbul Ligi son maçlar (Galatasarayın
1 maçı eksik) 8 Nisan 1951. Son maç Beşiktaş-Fenerbahçe. Fenerbahçe, Beşiktaşı
yenerse, Galatasaray eksik maçını kazanması halinde şampiyon. Beşiktaş,
Fenerbahçeyle berabere kalır yada kazanırsa Beşiktaş şampiyon. Fenerbahçe maça
iki tane lisansız futbolcuyla çıkıyor, maçın hakemi maçı başlatmadan önce
uyardığı halde bilerek ve isteyerek hükmen mağlup oluyor, Galatasaray şampiyon
olmasın diye. Oynanan maçı da Beşiktaş 3-1 kazanıyor.
Bazı gazete ve mecmualar "Güzel
bir formülle(!!!) sahaya gayri nizami iki oyuncu ile çıkan Fenerbahçe
Beşiktaş’a borcunu ödedi." derken bazı gazeteler de “BORÇ
ÖDENDI ALACAK NE İDİ” diye başlık
atarken sonradan mesele çok daha iyi anlaşılmış.
Meğer Fenerbahçenin 1943 yılından bir borcu varmış
Beşiktaşa....
Meğer bu maçtan yaklaşık 8 sene önceki hesap şöyle
oluşmuş.
Tarih 23 Mayıs 1943. Günlerden Pazar.
Şeref Stadında Milli Küme karşılaşmalarının
sonuncusu Beşiktaşla Fenerbahçe arasında oynanacak. Eğer maçı Beşiktaş kazanır
veya berabere kalırsa Galatasaray, yenilirse Fenerbahçe şampiyon olacaktı.
Herkes Galatasaray aleyhinde iki rakibin anlaştığını iddia ediyordu. Nitekim
Beşiktaşlılar sahaya acayip bir takımla çıkınca dalavere bütün çıplaklığıyla
kendini gösterdi. Amma Beşiktaşlılar efendice(!!!!!) hareket edip, Fenerbahçelilerini
geçen hafta yaptıkları gibi hükmen mağlubiyeti evvelden kabul etmeyerek
kozlarını sahada pay etmek istediler. Bu karşılaşmadan evvel Fenerbahçe ile
yaptıkları üç maçı da kazanan Beşiktaşlılar ne olursa olsun, Galatasaray
şampiyon olmasın diye çıkardıkları şu garip takıma bakın aziz okuyucularım:
Celadet- Saim, İbrahim-Hüseyin – Ömer - Ali- Sabri - Hakkı –Kemal – Cahit -
Şükrü..
Ve pek tabi, bundan evvelki son üç maçında
Beşiktaş'a mağlup olan Fenerbahçe eşsiz(!!!!!) bir galibiyet alarak Beşiktaşı
4-1 yener...
Ertesi gün bu maçı Cumhuriyet gazetesine tanınmış
bir spor muharriri Eşref Şefik haberini şu başlıkla yazmıştı.“ŞEREFSIZ BEŞIKTAŞ
TAKIMI DÜN FENERBAHÇEYE 4-1 YENILDI”... İşte tarih tekerrürden ibarettir
derler. Çok doğru bir söz. Tam sekiz sene sonra Fenerbahçeliler, Beşiktaşlılara
olan şampiyonluk borçlarını ödediler. Hem de ne şekilde. Faiziyle birlikte.
Evvela hükmen mağlup oldular. Yani Beşiktaş-Fenerbahçe karşılaşmalarının
90.ıcısı olan maçı hükmen yani 3-0 ve 91.incisi olan hususi maçı da 3-1
kaybederek. Herhalde Fenerbahçenin kıymetli idarecileri alacaklı olan
Beşiktaşlılara borçlarını faiziyle ödemekten ziyadesiyle memnun ve
mesrurdurlar. Bereket versin biz Galatasaraylıların buna benzer ne bir borcumuz
ve ne de bir alacağımız var.
Yukarıda bahsettiğim o meşhur 3-1'lik mağlubiyet
ile ilgili olarak;
9 Nisan 1951 tarihli SON TELGRAF gazetesinde
“Dünkü maça iki lisansız futbolcu ile başlayan F.B., hükmen mağlubiyeti kabul
etmişti. Bu müessif hadiseye inzimamen sahadaki oyunu da 3-1 kaybetti.” Başlığı
altında HALİT KIVANÇ’ın yazısı aynen şöyle idi: ... Lig şampiyonunu tayin
edecek olan dünkü maç, maalesef pek nahoş bir şekilde kapandı ve spor
hayatımızın acı vakalarından biri olarak tarihe geçti... ...Normal olan şekli
F.B. takımının en kuvvetli tertibiyle sahaya çıkması ve rakibini yenmesi idi.
Bu arada dolaşan dedikodulara aslan inanmıyor ve Sarı-Laciverdin bu kudretli
kadrosunu bekliyorduk. Fakat maç saati geldiği anda, İnönü Stadyumunu dolduran
25 binden fazla seyirciyi hayal sukutuna uğratan bir manzara ile karşılaştık.
F.B. sahaya lisansı olmayan iki oyuncu ile çıkıyordu. Evet, Fener takımı, daha
birinci dakikada mağlubiyeti hem de kendisine bir tek puan bile kazandırmayacak
olan hükmen mağlubiyeti kabul etmişti. Bu demektir ki, Sarı-Lacivertliler puan
ve fikstür icabını suistimal ederek şampiyonluğu Beşiktaşa vermeyi uygun
görmüşlerdi....F.B. gibi şerefli ve şöhretli bir kulüp, bu gibi kaprislere alet
olacak tıyniyette bir teşekkülmüdür? Sarı-Lacivert şeref dolu tarihinde böyle
peşin bir mağlubiyet bulunduğunu biz zannetmiyoruz. F.B. taraftarları dün büyük
yeis içindeydiler, günü erken saatlerinden itibaren stada koşan binlerce
seyirciyi istismar etmeye kimin hakkı vardı?
...Herhalde bu hadisenin resmi bazı neticeleri de
olacaktır. Başta böyle bir gayrinizami oyuna müsaade eden hakem olmak üzere
müsebbipler hakkında gereken kararların alınması doğru olur.
O günlerdeki gazetelerde ve mecmualarda yazanları
anlatmaya kalkmayayım çünkü sayfalar yetmez yaşanan o rezillikleri anlatmaya...
Mesela, en basitinden HER GÜN gazetesinin söz
konusu maç ile ilgili başlığı aynen şöyle idi;
"SATILAN FENERBAHÇE"
İşte Fenerbahçeli Zeki Rıza Sporel 'in sözleri:
“Çok hazin bir spor hadisesi karşısında bulunuyoruz. Bir Fenerbahçeli olarak
üzüntüm büyüktür. Fenerbahçenin yaptığı bu hareket, asla sportmenliğe sığmaz.
Ben bazı Fenerli arkadaşlarımla, meseleyi anlar anlamaz maçın yarısında stadı
terkettim. Fenerli idareciler çok çirkin bir iş yapmışlardır.”.....
Acaba "BU ÜLKEYE ŞİKEYİ GALATASARAY
GETİRMİŞTİR" diyen süper zeki(!) beyfendiler(!) bu konularda ne
düşünürler, ne söylerler gerçekten çok merak ediyorum.:))..
EMİNİM ŞİMDİ AZİZ
BEY İLE ÖĞÜNDÜKLERİ GİBİ, ŞİKE İLE GURUR DUYDUKLARI GİBİ O GÜNLERDE
YAŞANANLAR İÇİN DE BİR KURTULUŞ SAVAŞI HİKAYESİ UYDURURLAR. O DAVRANIŞLARINDAN
DA BİR KAHRAMANLIK DESTANI ÇIKARIRLAR.:))..
Daha ayrıntılı bilgi isteyenler: http://www.turkspor.net/default.asp?o=1&id=55075